
Yahudiliğin Kökenleri ve Vaat Edilen Topraklar
İsrail’in tarihini anlamak için öncelikle Yahudiliğin kökenlerine inmemiz gerekir. Yahudilik, annesi Yahudi olan herkesin Yahudi kabul edildiği bir inanç sistemidir ve din ile ırk iç içedir. Kutsal kitapları Tevrat’a göre, Yahudiliğin kökleri Hz. İbrahim’e dayanır. Hz. İbrahim, Allah’ın emriyle bugünkü Filistin topraklarına denk gelen Kenan diyarına göç etmiştir.
Allah, Hz. İbrahim’e ve soyuna Kenan diyarını, yani “vaat edilen toprakları” vereceğine dair bir sözleşme yapmıştır. Hz. İbrahim’in torunu Yakup, Yahudiliğin oluşmasında önemli bir figürdür ve ismi Allah tarafından İsrail olarak değiştirilmiştir. İsrail kelimesi “Allah’ın kulu” anlamına gelir ve Yakup’un soyundan gelenlere İsrail oğulları denir.
Mısır’dan Çıkış ve Hz. Musa
İsrail oğulları, Yusuf peygamber sayesinde Mısır’a yerleşmiş, ancak zamanla köleleştirilmiştir.. Hz. Musa, İsrail oğullarını Mısır esaretinden kurtararak Sina Yarımadası’na götürmüştür. Sina Dağı’nda Allah, Hz. Musa aracılığıyla İsrail oğullarına On Emir’i vermiştir. Bu emirler, Allah’a ibadet etme, putlara tapmama, anne babaya saygı gösterme, adam öldürmemek, zina etmemek gibi ahlaki ve dini kuralları içerir. İsrail oğulları, 40 yıl çölde dolaştıktan sonra nihayet vaat edilen topraklar olan Kenan diyarına ulaşmıştır.
İsrail Krallığı ve Süleyman Mabedi
Kenan diyarına vardıklarında, İsrail oğulları burada Filistinliler de dahil olmak üzere çeşitli kavimlerle karşılaşmıştır. İsrail oğulları, bölgenin büyük bir kısmını ele geçirerek İsrail Krallığı’nı kurmuştur. İlk kralları Talut’un ardından Davut peygamber, Kudüs’ü ele geçirerek krallığın başkenti yapmıştır.
Davut peygamberin oğlu Süleyman peygamber, Kudüs’te Süleyman Mabedi’ni inşa etmiştir. Mabed, Yahudiler için kutsal bir ibadet yeri ve Hz. Musa’ya indirilen On Emir’in bulunduğu kutsal ahit sandığının muhafaza edildiği yer olarak kabul edilir
Bölünmeler, Sürgünler ve Roma Hakimiyeti
Süleyman peygamberin ölümünden sonra İsrail Krallığı ikiye bölünmüştür. Kuzeydeki İsrail Krallığı Asurlular, güneydeki Yahuda Krallığı ise Babilliler tarafından işgal edilmiştir. Babilliler, Süleyman Mabedi’ni yıkmış ve Yahudileri Babil’e sürmüştür. Perslerin (İran) Babil’i fethetmesiyle Yahudiler Kudüs’e geri dönmüş ve Süleyman Mabedi’ni yeniden inşa etmiştir. Ancak bu sefer de Roma İmparatorluğu bölgeyi işgal etmiştir. Romalılar, Yahudilere baskı uygulamış ve Tevrat okumalarını yasaklamıştır. Bu dönemde Hz. İsa, Kudüs’te dünyaya gelmiştir.
Diaspora ve Siyonizm’in Doğuşu
Romalılar, Yahudilerin Süleyman Mabedi’ni yeniden yıkmış ve onları Kudüs’ten sürmüştür. Yahudiler, Avrupa ve diğer bölgelere göç ederek diaspora (dağılma) dönemine girmiştir.
Yahudiler, Avrupa’da yüzyıllar boyunca ayrımcılığa ve zulme maruz kalmıştır. 19. yüzyılda milliyetçilik akımlarının yükselişiyle Yahudi karşıtlığı artmış ve Theodor Herzl gibi Yahudi düşünürler, Yahudilerin kendi devletlerine sahip olması gerektiği fikrini savunmaya başlamıştır.
Theodor Herzl, 1896’da yazdığı “Yahudi Devleti” adlı kitabında Filistin’de bir Yahudi devleti kurulması gerektiğini savunmuştur. Herzl, Yahudilerin yaşadıkları zulümden kurtulmalarının tek yolunun kendi devletlerini kurmak olduğunu düşünüyordu. 1897’de toplanan Birinci Siyonist Kongresi’nde Dünya Siyonist Teşkilatı kurulmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu ve Balfour Deklarasyonu
Filistin toprakları o dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyetindeydi. Herzl, Sultan II. Abdülhamid’e Yahudilerin Filistin’e yerleşmesi için izin vermesi teklifini sunmuş, ancak Sultan bu teklifi reddetmiştir.
I. Dünya Savaşı sırasında İngiltere, Arapları Osmanlı’ya karşı kışkırtmak için Mekke Emiri Şerif Hüseyin’e bağımsız bir Arap devleti kurma sözü vermiştir. Aynı dönemde İngiltere, Amerika’daki Yahudilerin desteğini almak amacıyla 1917’de Balfour Deklarasyonu’nu yayınlamıştır. Bu deklarasyonda, İngiltere Filistin’de bir Yahudi yurdu kurulmasını desteklediğini açıklamıştır.
İngiliz Mandası ve Arap-Yahudi Çatışması
I. Dünya Savaşı sonunda İngiltere, Filistin’i manda yönetimi altına almıştır. İngiliz mandası döneminde Filistin’e yoğun bir Yahudi göçü başlamıştır. Yahudi nüfusunun artması, Araplarla Yahudiler arasında toprak ve hakimiyet mücadelesine yol açmıştır. İngiltere, hem Araplara hem de Yahudilere verdiği sözleri tutmakta zorlanmış ve Filistin sorunu giderek içinden çıkılmaz bir hale gelmiştir
İsrail’in Kuruluşu ve Arap-İsrail Savaşları
II. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere, Filistin sorununu Birleşmiş Milletler’e devretmiştir. Birleşmiş Milletler, 1947’de Filistin’i bir Arap ve bir Yahudi devletine bölen bir planı kabul etmiştir. Araplar bu planı reddederken, Yahudiler kabul etmiştir.
İngiltere’nin 1948’de Filistin’den çekilmesinin ardından Yahudiler İsrail Devleti’ni kurduklarını ilan etmişlerdir. Arap ülkeleri, İsrail’i tanımayarak savaşa girmiştir. İsrail, 1948-49 Arap-İsrail Savaşı’nı kazanarak topraklarını genişletmiştir.
İsrail, 1967’de Altı Gün Savaşı’nda Mısır, Suriye ve Ürdün’ü yenerek Sina Yarımadası, Golan Tepeleri, Batı Şeria ve Doğu Kudüs’ü ele geçirmiştir. 1973’te Mısır ve Suriye, Yom Kippur Savaşı’nda İsrail’e saldırmış, ancak İsrail yine galip gelmiştir.
Barış Süreci ve Günümüz
1979’da Mısır, İsrail ile barış antlaşması imzalayan ilk Arap ülkesi olmuştur. 1993’te İsrail ve Filistin Kurtuluş Örgütü, Oslo Anlaşması’nı imzalayarak barış sürecini başlatmıştır. Ancak barış süreci, aşırı uçların saldırıları ve siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle sekteye uğramıştır.
İsrail, günümüzde hala Filistin topraklarının büyük bir kısmını işgal altında tutmaktadır ve Arap-İsrail çatışması devam etmektedir. İsrail’in yayılmacı tutumu Ortadoğu’da daha uzun süre barışın sağlanamayacağını bize göstermektedir.